Ölüm kampları, atom bombası, etnik temizlik savaşları, çevrenin yıkımı, kitlesel işsizlik, her gün ortaya çıkan farklı hastalıklar ve kıyamet eşiğine gelmiş bir durumla karşı karşıyayız. Entelektüellik, bir aydınlanma, bilinçlenme ve bilim yapma eylemi olarak kendisini bu durumdan soyutlayamaz. Bu durumu düzeltmek, bunun için çaba sarf etmek gerekir. Amacımız, mevcut gidişe dur diyebilmek; sadece dur deyip yanlışı dile getirmek değil, doğrunun ve güzelin ne olduğu, nasıl olması gerektiğini de söylemek; söylemekle yetinmeyip bunun için eyleme geçmektir.

Bizler, öncelikle uygarlık tarihi boyunca koparılan ve gittikçe aşındırılan toplumsal gerçekliğe dur demeyi amaçlıyoruz. Çünkü yok edilen bir şeyin bilimi de olamaz. Yok olmak istemiyorsak, kapitalist moderniteye karşı direnmek zorundayız. Bu direnişin en önemli ayağı entelektüel ve bilimsel direniştir. Kapitalizmin bölen ve parçalayan pozitivist yaklaşımlarına karşı hakikatin bütünselliğini esas alıyoruz. Bunu derken, pozitivizmi aşmakla birlikte açığa çıkan hakikat parçalarının özümsenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Geçmişte ve günümüzde bilimin iktidarlaştırılması ve resmi devlet kurumlarında üretilmesi, hakikatle bağının yitirilmesi anlamına gelir. Bilimin ahlaki ve politik toplumla bağının koparılması, topluma yararlı olmaktan çıkarılması ve toplum üzerinde baskı ve sömürü tekellerinin geliştirilmesine yardımcı olması demektir. Bu, demek değildir ki bu kurumlarda hiç entelektüel yetiştirilmez ve bilim üretilmez. Anlaşılması gereken, iktidarlaşan entelektüel ve bilimin toplumsal gerçeklikle ilgili araştırma ve buluş amacından kopacağıdır.

Sosyal bilim için kurumsal devrim, diğer deyişle yeniden yapılanma şarttır. Grek-İonya aydınlanması döneminde nasıl bağımsız felsefe ve bilim akademileri oluştuysa, yine Orta Çağ’da hem İslami gelenekte hem de Hristiyanlık geleneğinde tekke, dergâh ve manastırlar nasıl benzer bir rol oynadılarsa, Avrupa Rönesans, Reform ve Aydınlanma hareketlerinin aynı zamanda birer entelektüel ve bilim devrimi oldukları nasıl gerçekse, mevcut krizden çıkış için günümüzde de benzer devrimlere ihtiyaç vardır. Ütopik sosyalistlerden bilimsel sosyalistlere, anarşistlerden Frankfurt Okulu’na, 20. yüzyılın ikinci yarısındaki Fransız felsefi çıkışından 1968 gençlik kültür devrimine ve en son 1990’lar sonrası postmodernist, feminist ve ekolojist çıkışlara kadar, bu yöndeki devrimsel çıkışın zengin bir entelektüel ve bilimsel mirası vardır.

Hem uygarlık dönemi entelektüel parıltı ve devrimlerini, hem de modernite karşıtı entelektüel çıkışların olumlu özelliklerini özümseme temelinde kendi entelektüel ve bilimsel devrimini yapma yolunda bir katkı, bir adım olmayı hedefleyenlerin platformudur. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlüğüne dayanan bir toplumun inşası için kapitalist hegemonyanın bilme biçimlerine karşı alternatif bilme biçimlerini ortaklaştırmayı ve bunu topluma mal etmeyi hedefliyoruz. Bu platform bunun için var.